Küçük Ali
Mızmız Ali
Gece yarısı uyandı
Gözlerini ovuşturdu elleriyle
Üç dört kere esnedi
Kalkıp oturdu
Ne görmüştü?
Ne görmüştü?
Rüyasında bir balık görmüştü
Bir balık sanki kefeye konmuş iki kuruş
Sanki boncuk işiyle süslü ipek kumaş parçası
Sanki akşamsefası yaprağının üstünde
Saklambaç oynuyordu gözlerinin içinde
Saf elmastan, yuvarlak iki yüzük taşı
Öyle yavaş
Öyle yavaş
Kendini suyun üstüne uzatan yelpazesi
Yüzünü okşuyordu suyun
Teninin kokusu, yeni kitapçıkların kokusu
Çürük bir sıfırın kokusu ve önünde bir, iki
Bayram arifelerinin, kurbanlıkların, mutfakların kokusu
Yıldızları saymak yatağın içinde, damın üstünde
Yağmurun yağması avlu taşlarının üstüne
Pestil kokusu, çikolata kokusu
Sanki suyun içinde, gecenin incisi ateşböceği ilerliyordu
Sanki peri padişahının küçük kızı
Billur bir tahtırevanda
Bağ bahçe seyrine gidiyordu
Etrafında saçılan güller
Başının üstünde nur yağmuru
Belki cin ve peri tayfasındandı balıkçık
Belki de evinden tüymüştü balıkçık
Belki hayal kırıklığına uğramış bir serseriydi balıkçık
Her ne ise
Önemli değil
Küçük Ali
Dalmıştı onu seyre
Aklı başından gitmişti
Ellerini uzattığında
O akan renge
Genç ışığa
Gümüş işlemeye
Dokunmak için
Şimşek çaktı, yağmur düştü, su karardı
Yerin karnı yarıldı, balığın altından
Gül desteleri uzaklaştı ve dumanlaştı
Işık külçeleri yandı ve görünmez oldu
Her geceki gibi küçük Ali’nin başucunda
Armut dolu gökyüzü mendili
Ne bir pınar
Ne bir balık
Ne bir rüya
Havalandırma boşluğunda rüzgâr nefes nefeseydi
Söğütleri saçlarından sürüklüyordu
Gül hanımın uzun bacakları üstünde |
Kara çarşafını açıyordu
Çamaşır ipinin üstünde
Fanilalar, atletler
Birbirinin tenine el atıyor, şekilden şekile giriyordu
Sanki kötü düşüncelerle
Dolup boşalıyorlardı
Cırcırböcekleri
Sazlarını ayarlamış, çalıyordu
Rüzgâr yavaşladığında
Kurbağalar alt bahçenin kuytusunda bağırmaya başlıyordu
Gece her geceki gibiydi, önceki gece ve diğer geceler gibi
Ama Ali
Bambaşka bir dünyanın eşiğindeydi
Küçük Ali
Büyülenmişti
Saf gümüşünü istiyordu
Rüyasının balığını istiyordu
Su yolu vardı ve suyun sesi
Küçük Ali ve su dolu havuz
Küçük Ali
Küçük Ali
Sakın yerinden kımıldama
Ninen Kamer Hatun’un sözlerini
Dinle, yoksa aldanırsın
Rüyada balık gördüysen hayırdır
Rüya nerede, su dolu havuz nerede
Hiçbir şey yapma ki adını kitaplara yazmasınlar
Bozmasınlar tılsımını
Su gibi rüya gibi değil ki insan
Başını bir yandan sokup öbür yandan çıkarsın
Dört yol ağızlarında, tehlikeli zamanlarda
Trafik polisinin düdük sesi uyarsın
Şükret ayağın sağlam basıyor yere
Kel değilsin kör değilsin, sağlığın yerinde, neyin eksik?
Şabdu’l Azîm’e gidebilirsin(1)
Buharlı trene binebilirsin
Boy atabilir, dövme yaptırabilir, Pâminâr’ın efesi olabilirsin(2)
Yazık! insanın bütün bu güzelliklerin farkında olmaması
Tahterevalliye binmemesi
Avrupa şehirlerini görmemesi
Mevsim; domates, elma, hıyar, dondurma mevsimi
Sonra efendim birkaç güne kadar tekyelerde göğsünü dövenler(3)
Ey Ali, ey divane Ali
Yaylı koltuk mu daha iyi gusülhaneye giden dört kollu mu?
Farz edelim kendini suya attın, gittin
O çingene kızını tavladın
Balık nedir?
Balık iman değil, ekmek değil
Bir karış boyuyla derisinden elbise de olmaz
Balığa el sürersen
Baştan ayağa kokarsın
Kokun burnunun direğini sızlatır
Dünya sırt çevirir sana
Git yat, keyfine bak
Boş işlerle uğraşma
Beş para etmez fikirlerle
Hiçbir sorunu çözemezsin
Koy başını yumuşacık yastığa, bırak uykun gelsin
Dizginleri sıkı tut, ata binmek sana hediye edilmiştir
Suyun artık sabrı kalmamıştı
Kendini döke saça gidiyordu
Sanki karanlığın içinde
Bağırmak istiyordu: “Hadi ordan!”
Bu sözler ömürlerinde tek bir defa konuşan ve tek bir rüya görenlerin sözleri
Piyaz, turşu, çelov-kebap rüyası görenler
Balığın ne işi var bir toprak leğenin içinde
Balık şöyle dursun, köpeği bile utanır bu leğenden
Balık suyun içinde dönerek yakamozları topluyor
O zaman kimin rüyasına girdiyse
Uykusunu yıldızlarla ağırlaştırıyor
Alıp götürüyor
Dört duvarla çevrili içi geçmiş bu dünyadan
Saatlerin uğursuz tıkırtısı, yorgunluk, aylaklık
Şehriye çorbasının, gevezeliğin, şapşallığın dünyası
Kulunç derdi, tıkınmak derdi, hadımlık derdi
Göbek atma, şımarma dünyası
Evcilik dünyası, namusculuk dünyası
Kalabalık caddelerde piyasa yapmak
Bir başörtülünün Arapça okumasından haz almak
Seher vakitlerinin dünyası
Tophâne’de
İdam seyretmek
Gece yarısı
Ağa Bâlâ Han’ın hikâyesine ağlamak(4)
Ağaların sokaklarda, her daim, arkalarında hanımlarıyla dolaştığı dünya
Birkaç kabadayının yol kestiği dünya
Her nereye gitsen radyo sesi duyduğun dünya
Götürüyor, götürüyor, bu kurtlanmışlıktan, pislikten, hastalıktan
Temiz suya, saf gökyüzüne götürüyor
Samanyolunun sadeliğine götürüyor
Su, kelebekçiğin boyunu geçmişti ve şimdi dibe çekiyordu
Küçük Ali
Havuzun kenarına oturmuş
Suyun sözlerine kulak vermişti
Sanki o diplerin dibinden
Işık çiçeklerinin arkasından biri sesleniyor
Ah çekiyordu
Terli ve soğuk elini yavaşça ayağına sürüyordu
Sanki şöyle diyordu:
“Bir iki üç
Uçamadın mı? Ha ha ha
Ben o suyun dibindeki karanlığın içindenlm yemin olsun
Sözüme inan,
Ali Rüyandaki balığım
Koridorun tamamını sulayıp süpürsünler istedim
İnci gibi perdeleri yıkasınlar
Şunu bunu yapsınlar
Bu çeşit işleri uşaklarıma verdim
Billur tahtırevanımı getirdim
Buradan birkaç durak uzaklaştığımızda
Daima yeşil denizin yeşilliklerine ulaşacağız
Çobanı olmayan köpük yığınlarına
Sonu olmayan ışık dalgalarına
Sayısız sedef köşklere
Unutma, yolun başında
Yedi sekiz tane inci
Topla ki işlerimiz bittikten sonra
“Beş taş” oynayalım
Ey Ali
Ben deniz çocuğuyum, nefesim taze,
Ali Deniz orada, toprağın bittiği yerde,
Ali ömründe deniz görmemiş insan
Hayattan ne anlar ki?
Yoruldum, midem bulandı bu bataklık kokusundan
Bu kadar sallanma, ikimiz de
Gırtlağımıza kadar batarız yoksa
Hadi gel yoksa ey küçük Ali
Mecbur kalacağım sana “ne sen ne de ben...” demeye
Su aniden yükseldi, alçaldı ve çekildi
Sanki su eşini buldu ve içine çekti
Gümüşten daireler
İç içe
Döndü, döndü ve yoruldu
Dalgalar uzandı ve yeni baştan
Havuzun dibinde bir zincirle bağlandı
Glu glu glu, clup clup Glu glu glu, clup clup
Suyun yüzünde dönüyordu
Karanlığın içinde
Birkaç kabarcık
“Ali nerede?”
“Bahçede”
“Ne topluyor?”
“Erik”
Yukarı bahçenin eriği Cesaretin var mı? Hadi bismillah!
______________
(1) Bir ibadet yerinin adı.
(2) Kabadayılarıyla ünlü bir semt.
(3) Hz. Hüseyin’in şehit edildiği günlerde yas törenlerini gerçekleştirmek için sokaklarda kurulan kara çadırlar.
(4) Muhammed Ali Şah döneminde İran’ın Gilân şehrini yöneten ve bir halk ayaklanmasında öldürülen vali.