Bir yapraktan daha yalnız
Terk edilmiş mutluluklarımın ağırlığıyla
Yazın yeşil sularında
Sessiz sürükleniyorum ölüm ülkesine kadar
Sonbahar kederlerinin sahiline kadar.
Bir gölgede kendimi bıraktım
Aşkın itibarsız gölgesinde
Mutluluğun kaçan gölgesinde
Devamsızlıkların gölgesinde
Şaşkın rüzgârların dolaştığı geceler
Basık ve sıkıntılı gökyüzünde
Kanlı bir sisin dolaştığı geceler
Mavi damarların sokaklarında
Yalnız olduğumuz geceler
Ruhumuzun titremeleriyle, yalnız
Nabzın atışlarında coşuyordu
Varlığın duygusu, hasta varlığın
“Vadilerin bekleyişinde bir sır gizlidir”
Bunu dağ zirvelerine
Müthiş kayaların üzerine kazıdılar
Düşerken onlar
Bir gece dağların sessizliğini
Acı bir yalvarışla doldurdular
“Dolu ellerin ızdırabında
Boş ellerin huzuru bulunmaz
Viranelerin sessizliği güzeldir”
Bunu bir kadın suda okuyordu
Yazın yeşil sularında
Viranelerde yaşıyormuş gibi
Biz bir diğerimize nefeslerimizle
Bulaştırıyoruz
Mutluluğun takvasını bulaştırıyoruz
Biz rüzgar sesinden korkuyoruz
Biz şüphe gölgelerinin etkisinden öpüşlerimizin bahçelerinde rengimizi yitiriyoruz
Işık kasrına misafir olduğumuzda
Yıkıntının dehşetiyle titriyoruz
Şimdi sen burdasın
Sabahın sokaklarında yayılmış
Akasya kokuları gibi
Sinemde ağırlığınla
Ellerimin ateşinde
Saçlarımda kendinden geçmiş, yanmış, yarı baygın
Şimdi burdasın
Bir şey geniş, gergin, yoğun
Günün ırak sesleri gibi
Perişan gözbebeklerimde
Dönüyor ve yayıyordu kendini
Belki beni pınardan alıyorlar
Belki beni daldan topluyorlar
Belki beni bir kapı gibi sonraki anlara bağlıyorlar
Belki...
Artık görmüyorum
Biz anlamsız yerlerde yeşerdik
Biz anlamsız yerlere yağdık
Biz “hiç” i yollarda gördük
Kanatlı, sarı bir atın sırtında
Bir padişah gibi yollan kat ediyordu
Yazık ki mutlu ve suskunuz
Yazık ki küskün ve suskunuz
Mutluyuz çünkü seviyoruz
Küskünüz zira aşk nefrettir