O günler geçti
O güzel günler
O esen günler
O pırıl pırıl gökyüzü
O kiraz dolu dallar
O birbirine yaslanmış evler, yeşil sarmaşıkların sarıp sarmaladığı
O afacan uçurtmalı damlar
O akasya kokusuyla sersemlemiş sokaklar
O günler geçti
Sinip kalmış o günler göz kapaklarımın aralığına
Havayla dopdolu kabarcıklar gibi coşup kaynıyordu sesim
Her nereye kaysa gözüm
Taze süt gibi içiyordu
Gözbebeklerinin içinde sanki
Bir tavşan vardı kıpır kıpır
İhtiyar güneşle her sabah
Aramaya gidiyordu gizemli çöllere
Geceleri karanlık ormanlara dalıyordu
O günler geçti
O karlı, sakin günler
Sıcak odada, camın arkasına büzülmüş
Her an dışarıya daldığım
Yumuşak pazen gibi kar, temizdi
Usul usul yağıyordu
Eski tahta merdivene
Çamaşır ipinin gevşek dizilerine
Yaşlı çamların saçlarına
Yarını düşünüyordum, ah
Yarını
Kaygan, beyaz boşluk
Büyükannenin çarşafının hışırtısı
Ve perişan gölgesiyle kapıda belirişi
Kendini ışığın serin dokunuşlarına bırakıyordu çabucak
Ve güvercin kanatlarının baş döndüren açılımları
Pencerenin renkli camlarında
Yarın
Uyku getiriyordu tandırın sıcağı
Ben hızla ve pervasızca
Annemin bakışlarından uzak, yanlış yazıları
Siliyordum eski ödevlerimden
Kar gibi uyuyan
Solgun bahçede geziniyordum
Kurumuş saksılardaki yaseminlerin dibine
Ölü serçelerimi gömüyordum
O günler geçti
O cezbe ve hayret günleri
O uyku ve uyanıklık günleri
Her gölgenin bir sırra sahip olduğu o günler
Her kapalı kutu bir hâzineyi barındırıyordu
Sandık odasının her köşesi, ayrı bir dünyaydı öğle sıcağında
Herkes karanlıktan korkmuyordu
Gözlerimde cesaret vardı
O günler geçti
O bayram günleri
O çiçek ve güneşin bekleyişi
O ıtırların dansı
Çöl nergislerinin utangaç ve sessiz toplanışlarında
Son sabahında kışın, şehri Z
iyaret ediyordu
Seyyar satıcıların sesleri, uzun caddede yeşil lekecikler
Dönüp dolaşan kokular içinde yüzüyordu pazar
Balık ve kahvenin keskin kokusunda
Pazar ayaklar altında genişliyor, yayılıyordu, yolun anları karışıyordu birbirine
Dönüyordu oyuncak bebeklerin gözlerinin içinde
Pazar anneydi, akıcı renk boyutlarının arasında süratle gidip geliyordu
Açılmamış hediyelerle, dolu sepetlerle
Pazar yağmurdu, yağıyor, yağıyor
Yağıyordu
O günler geçti
O inatçılık günleri maddenin sırlarındaki
O ihtiyatlı dostluk günleri, mavi damarların güzelliğiyle
El, tek bir çiçekle
Duvarın arkasından seslenmekteydi
Bir diğer ele
Ve küçük mürekkep lekeleri bu perişan, ızdıraplı, korkak elin üzerinde
Ve aşk
Kendini tekrarlıyordu utangaç bir selamda
Sıcak dumanların yükseldiği öğlenlerde
Biz aşkımızı tozlu sokaklarda okuyorduk
Biz sade dilinden anlıyorduk haberci çiçeklerin
Biz masum sevgilerin bağına götürüyorduk kalplerimizi
Ve ağaçlara ödünç veriyorduk
Ve top öpücük haberleriyle ellerimizde dönüyordu
Ve aşk vardı
0 karmaşık his karanlıkta, taş avluda
Aniden
Kuşatıyordu bizi
Büyütüyordu
Hırsız tebessümlerin, kalp çarpıntılarının, yakıcı nefeslerin kalabalığında
O günler geçti
Güneşin altında yanan otlar misali
Güneşin sıcağından kavruldu
Ve yok oldu
Akasya kokularından sersemlemiş sokaklar
Geçit vermez caddelerin hayhuyunda, kalabalığında
Yanaklarını sardunya yapraklarıyla boyayan kız
Ah!
Şimdi yalnız bir kadındır
Bugün yalnız bir kadındır